14 Ocak 2016 Perşembe

Münferit Alınganlıklar

meteorlar sıyırıp sıyırıp geçerken
romantik gecelerde
yahut sıradan metropol sabah saatlerinde
sağanak halde
metafor aforizmalar yağıyor yer yüzüne
parçacıkları saplanıyor göğsüme göğsüme
lav rüzgarları vuruyor yüzüme yüzüme
rica ederim
motamot kula kullar
görünmesin gözüme

bir ona yanarım
dolanmadı ya parmaklarıma yarin saçı örgüsü
biter biter başlar
daha bitmeden başlar
pişmanlıklar döngüsü
münferit alınganlıklar
platonik kıskançlıklar
ömür törpüsü

böyle olsun istemezdim
kimseler de istemezdi zaten böyle olsun
'bilenler'e sordum
onlara da yazıklar olsun
çünkü bilenler
hiçbir şey bilmiyorlar
canları sağ olsun
yanan yansın, kalan kalsın
artık ne olacaksa olsun
hesaplar  küçük
en güzel kızın
ağzında görünmeyen bir yerde
bir dişi çürük
olsun


_hbç_

19 Aralık 2015 Cumartesi

Mıknatıs

ne beklenirdi ki
en bilinen binası
hapishane parmaklığına
benzeyen
bir şehirden

bu kadar üzmemiştir beni
mavi bisikletimin
yorgun lastiğinin
İskandinavya'da
bir orman ortasında patlayıp
beni ormana
hapsetmesi bile

ki lastiği patlayan her kim varsa
kendine çeken kaçamasın diye
şehrin ortasına yerleştirilmiş
koca bir mıknatıstır
Atakule

e.p

12 Aralık 2015 Cumartesi

Gladyatörler de Ağlar

gölge etme
gölge etme Hezarfen
korkmasın martılar
sen misafirsin gökte
asıl sahibi onlar
sen uçtun kuleden
hayallerin
yere çakıldı minareden
çıkarmadılar bir daha düştüğü sudan
yok gölge etme
lazım değil başka ihsan
aynı
bir rüzgar esti de
helak oldu ya hani
minare boyunda adam

üzgünüm
yaptıklarım için değil
yapmadıklarım için
pişmanım yapacaklarım için
hem
yapacaklarım beni bağlar
korkularım bacaklarımı bağlar
dilim elimi kolumu bağlar
arenaya gelmemiş
diziye takılmış besbelli
çok takipçili sevgilisi
ağlamaz deme
gladyatörler de ağlar

içtiğim kolalardan mı bilmem
hayatım ara sıra
Gazze Şeridi gibi geçiyor
gözlerimin önünden
memleket serin
Cehennem sıcak ya
ondan
yoksa neden korkulsun ki ölümden
en sevdiği yemek hamsi tava
ölüme göz kırpıyor bir Viking
elinde baltasıyla


e.p

25 Kasım 2015 Çarşamba

Haberin Yok, Ben Öldüm Bu Gece

Ve toprak insana susuyor bazen.
Ve insan susuyor..
Ölüm konuşuyor.
Olmazlar oluyor,
ölmezler ölüyor..
'Ölüm yakışmaz'lar ölümün oluyor..
Ölüm oluyor..
Bir tek ölüm ölmüyor.

İnsan susuyor da gözler,
gözler susuyor da,
gözyaşları konuşuyor..
Gözyaşları ağlıyor.
Yaş soğuk,
toprak soğuk,
ölüm soğuk..
Ve yakıyor..
Yaşın dokunduğu toprak,
yanıyor bu gece.
Yaşın yanında canlar,
yanıyor bu gece.

Beyaz bir örtüye kondum bu gece.
Beyaz bir ışıktım söndüm bu gece.
Allah'tan gelmiştim,
O'na döndüm bu gece.
Sonsuza erişti ömrüm bu gece.

Haberin yok,
ben öldüm bu gece..
Gözlerinden dökülen yaş oldum bu gece.
Kürek kürek, avuç avuç,
o kuyuya doldum bu gece.
Toprakla bir bütün oldum bu gece.


e.p


8 Nisan 2015 Çarşamba

Fahriye

Şeker koymayacağım çayıma
parmakların değdi
bardağımın dudaklarına.
Parmakların şeker..
Dudakların,
şekerlerden şeker Fahriye.

Koca kazanlara koydular bizi..
Koca kepçeler bulandırdı
önce suyu
sonra aklımızı.
Eller aldı seni..
Eller,
ellerini..
Ve yaşananlar aklımızı.
Ve yaşanmayanlar,
ahımızı..

Koca kepçeler,
karıştırdılar,
savrulduk..
Sen bir yana
ben bir yana..
Hayallerimizi yüz üstü bıraktığımız için,
tarih bizi affetmesin..

Çok sevdik..
Duygularımızla yaşadık..
Acılar içinde öldük Fahriye..

Sığamadık biz aynı şehre.
Ve sen gittin gideli,
bu şehir bana bir beden büyük Fahriye..
Bu şehirde her şey tamam,
bir sen eksik.
Bu şehirde bir beden eksik..
Bu şehir bana bir beden büyük Fahriye..

Sana en çok gitmek yakışır Fahriye..
Bize, boyun bükmek yakışır..
Sana, kırlarda koşmak yakışır Fahriye..
Bize, peşinden koşmak yakışır..

Ceylanlar kıskanır gözlerini,
rüzgar kıskanır saçlarını.
Sana kıskanılmak yakışır Fahriye..
Bize, seni kıskanmak yakışır..

Sana en çok gülmek yakışır Fahriye..
Bize, sana ağlamak yakışır..

En güzel sensin,
en temiz,
en beyaz sensin..
Sana en çok beyaz yakışır Fahriye.
Beyaz en çok sana yakışır..

Çok sevdik..
Duygularımızla yaşadık..
Acılar içinde öldük Fahriye..


#beşkardeş


e.p

28 Ocak 2015 Çarşamba

Deli Kuvveti

Şarkıların suçu yok, 
kör olmasın gözleri falan.
"İstemem, yan cebime koy."ların 
makus sonlarının
müsebbibi kendimiz..

Ah hatırlar bitti bitiyor.
Bitiyor hatır, bela..
Kerbela.
Başta binbir kör bela. 
Gözümüzü kör eden
yine kendi rengimiz.

Hatırlar bitiyor,
günler sayılı..
Bir garip takvimlerde
harfler, sayılar..
Çokça değişti çok şey.
Artık kaba değil, 
boyunları bükük,
mahzun kabadayılar. 
Sıvazlanası sırtları 
muhtelif sıvasız duvarlara dayalı. 
Plastik sevdalarda yitip gitti garipler.
Plastik sevdaların saçları
Maviye, turuncuya boyalı. 

Hatır bitiyor
sabır bitti bitiyor. 
Şirazeden mesul memurun tez kellesi vurula! 
Ve şimdi
deli kuvveti ile tutunmalı
şayet gerçekten varsa böyle bir şey.
Bir deli bulmalı.
Hoş bulunmaz benden daha deli
ben bu şehre geldim geleli.
Selam olsun sana da
Çankaya'daki Kızılderili. 

Elif dedim
be dedim
te, se..
ne olur sanki
yağmurlar hiç bitmese.

e.p 

10 Aralık 2014 Çarşamba

Kartopu

Cılız kar tanelerinin
Taşıdığı anlamı
Ararken buldum kendimi..
Biri de ben mişim 
O cılız tanelerin
Sırtına konan.

Uzun bir yolculuğa 
Çıkmışcasına
Baktım sol kolumdaki ize
Hatıra
Bir bisiklet kazasından bana
Haber yoktu o demir saatten
Erimiş bir kar tanesiydi kolumda
Yolculuğun bittiğini öğreten.

Yalnız başına
Erimek gibi
Yollar
Uzun.
Kolumdaki 
Su damlası öğretti bana
Aslında ne demek istediğini
Kartopunun..


e.p