Öğretmen sorduğunda kaldırmadın elini.
Çekindin,
diyemedin herkesin dediğini.
Ellerinden utandın, sakladın bildiğini.
Utanma,
tebessüm et,
ağlama..
Parmakları olmayan çocuk.
Kiminin de duygusu yok kalbinde.
Kimi ise koşturuyor boş hayaller peşinde.
Kimisi yaşıyor da,
hiç umut yok içinde.
Düşün,
teselli bul,
üzülme..
Parmakları olmayan çocuk.
(Göz muayenesinde karşılaştığım yavrucağa..)
e.p
30 Aralık 2012 Pazar
26 Aralık 2012 Çarşamba
Bazen
Bir şarkı yazdım bugün; bilmem nereden bilmem nereye giden.
Bir şarkı yazdım bugün; içinde mavi üzerine beyaz yazılı yol tabelaları olan.
Bir şarkı; tır tekerlekleri ve ıslak asfaltın dans ettiği.
Sözleri benim, müziği gecenin.
Dinlenmeli bu şarkı..
Ama her zaman değil, bazen..
Bilmem kaç 'kiloadım' adımladım. Görenlere "Deli bu" dedirtircesine, bitmeyen bir monolog halinde.
Yol kenarındaki mezarlığa okuduğum dua hariç..
Onlar anladı deli olmadığımı. Ya da fark ettiler; deli olduğumu kabul etmeyişimi.
"Yolun sonu karanlık" dediler, devam ettim.
Bir şarkı yazdım; gelip geçen arabalara "Hodrimeydan! Haydi çarpın, çarpabiliyorsanız" dercesine.
Meydan okumayı bilmeli insan..
Ama her zaman değil, bazen..
Yollar da yollar..
Apayrı bir şiir belki.. Ya da koca bir destan.
Ve fark etmiyor terminalden eve yürüyerek dönsen bile, bir dost uğurlamasından.
Tekmelenen taşlar bana mısın demiyor.
Asfaltta dönüp dönüp duruyorlar, alay edercesine.
Söndüremiyor yangınımızı yollar.
Ne yollar, ne adımlar; ne metreler, kilometreler..
"Yollar bir yere gitmez." dedikleri de yalanmış.. "O bir durma biçimi" değilmiş meğer.
Aksine..
"O bir durma biçimi" değil.. Gidiyor da gidiyor, uzadıkça uzuyor.
Ama faydası yok sızıya, merhem değil yaraya.
Mümkün gibi gözükmüyor; herhangi bir acının bu 'yol'la dinmesi.
Bazen..
Bazen ne kadar da önemsizdir karşı komşunun mutfak lambasının rengi.
Masanın bir bacağının kısa oluşu.
Çayının soğuk, bardağının köpük köpük olması.
Bazen her şey ne kadar da "Ammaan.. Ne fark eder ki"dir.
Ayrıntılar ne kadar da 'küçük bir ayrıntı' olmayı hak ediyor gibi gelir bazen..
Kedi miyavlaması, araba kornası duyulmaz olur; önemsizdir de zaten, daha da önemsiz olur bazen..
Bazen de insan; sırf gülmek zorunda olduğu için gülmek zorundadır hani.
Oysa herkes bilir; gülmek zorken gülmek ne kadar da zordur.
Başarmak marifet sayılabilir belki de..
Yapabilen var mı? Ne mutlu.
Gülmek zorken gülmek ne kadar da zor.
Kolaycılar ağlayadursun.
Bazı durumları ifade etmek o denli basit; basit..
Ama her zaman değil, bazen.
Çünkü bazı insanlar; "Saçın yüzüne değse, tenini kıskanırım"ı görürler her gün.
'Her tebessüm benim olsun, her "Merhaba" benim, her "Günaydın" benim.. Her bakış bana olmalı bana.. Sende çok bencilim kusuruma bakma'dır bazı insanlar.
Ve mümkündür; bir otobüs durağının, bir market girişinin, bir kitap ayracının kıskanılabilmesi..
"Deli misin?" der gibi bakana, "Deli sensin." bakışı.
Bazen dili dönmez ya insanın. Ya da dili tutulur mu derler, öyle bir şey..
Hani konuşamaz ya.. Ne diyeceğini bilemez hani.
Peki 'dil'in bir anlamının da 'gönül' oluşuna ne demeli.
Bana kalırsa kişinin gönlü dolanır, yüreği tutulur da ondan konuşamaz bazen.
Tutulunca 'dil' nasıl konuşsun ki dil.
Kolay değil..
İşte o zaman ara.. Bulabilirsen ara da bul.
Ara..! Konuşacak, konuşabilecek dil ara.
Evet evet,
Bazen ne kadar da önemsiz değil mi dönerci tabelaları.
Restorantların boş masaları, duvarlarındaki ithal resimler; işletmecinin kendi kültürüne ait olmayan, 'özenilen' ve duvara da özenilerek asılmış manzaralar.
Umrumuzda değil; iş ilanları, gazete ekleri, bulmacada boş kalan sütunlar, yapılmamış ödevler, alarmda çalan şarkı..
Hatta ve hatta saat 06:00'da çalan alarm melodisinin "Saat Üç Olmuş" oluşu.. Ne yaman ironi değil mi?
Mühim değil ki bazen;
Sevdiğin şarkıcının hastalanması belki.
Sevdiğin romancının uzun zamandır yazmıyor oluşu.
Yolda yanından geçen birinin şampuanın markasını kokusundan tanımak? Tanımaya çalışmak?
Kaktüsün üzerindeki sahte çiçek?
Altındaki turşu kavanozu kapağı?
O da mühim değil, değil mi?
Hatta bir önceki cümlede 'değil'in iki kez kullanılmış olması da..
Bazı şeyler, bazen..
Evet, bazı önemli şeyler de sıradanlaşabilir, halihazırda sıradan olanlar ise tabiri caizse görmezden gelinir bir hal alırken.
En kalabalık şehirlere gidilmeli belki de.. En büyük metropollere.
Gelen geçen çarpsın, omuzlar acısın..
Ayaklarımıza bassınlar.
Yanan canlarımızı daha yaksınlar.
Yakalarımızdan asılsınlar, gömleğimizin düğmeleri kopsun.
Lüzumlu sayılabilir belki de;
İtilip kakılmak, hafızayı şaşırmak.
Ama her zaman değil,
Bazen..
e.p
Bir şarkı yazdım bugün; içinde mavi üzerine beyaz yazılı yol tabelaları olan.
Bir şarkı; tır tekerlekleri ve ıslak asfaltın dans ettiği.
Sözleri benim, müziği gecenin.
Dinlenmeli bu şarkı..
Ama her zaman değil, bazen..
Bilmem kaç 'kiloadım' adımladım. Görenlere "Deli bu" dedirtircesine, bitmeyen bir monolog halinde.
Yol kenarındaki mezarlığa okuduğum dua hariç..
Onlar anladı deli olmadığımı. Ya da fark ettiler; deli olduğumu kabul etmeyişimi.
"Yolun sonu karanlık" dediler, devam ettim.
Bir şarkı yazdım; gelip geçen arabalara "Hodrimeydan! Haydi çarpın, çarpabiliyorsanız" dercesine.
Meydan okumayı bilmeli insan..
Ama her zaman değil, bazen..
Yollar da yollar..
Apayrı bir şiir belki.. Ya da koca bir destan.
Ve fark etmiyor terminalden eve yürüyerek dönsen bile, bir dost uğurlamasından.
Tekmelenen taşlar bana mısın demiyor.
Asfaltta dönüp dönüp duruyorlar, alay edercesine.
Söndüremiyor yangınımızı yollar.
Ne yollar, ne adımlar; ne metreler, kilometreler..
"Yollar bir yere gitmez." dedikleri de yalanmış.. "O bir durma biçimi" değilmiş meğer.
Aksine..
"O bir durma biçimi" değil.. Gidiyor da gidiyor, uzadıkça uzuyor.
Ama faydası yok sızıya, merhem değil yaraya.
Mümkün gibi gözükmüyor; herhangi bir acının bu 'yol'la dinmesi.
Bazen..
Bazen ne kadar da önemsizdir karşı komşunun mutfak lambasının rengi.
Masanın bir bacağının kısa oluşu.
Çayının soğuk, bardağının köpük köpük olması.
Bazen her şey ne kadar da "Ammaan.. Ne fark eder ki"dir.
Ayrıntılar ne kadar da 'küçük bir ayrıntı' olmayı hak ediyor gibi gelir bazen..
Kedi miyavlaması, araba kornası duyulmaz olur; önemsizdir de zaten, daha da önemsiz olur bazen..
Bazen de insan; sırf gülmek zorunda olduğu için gülmek zorundadır hani.
Oysa herkes bilir; gülmek zorken gülmek ne kadar da zordur.
Başarmak marifet sayılabilir belki de..
Yapabilen var mı? Ne mutlu.
Gülmek zorken gülmek ne kadar da zor.
Kolaycılar ağlayadursun.
Bazı durumları ifade etmek o denli basit; basit..
Ama her zaman değil, bazen.
Çünkü bazı insanlar; "Saçın yüzüne değse, tenini kıskanırım"ı görürler her gün.
'Her tebessüm benim olsun, her "Merhaba" benim, her "Günaydın" benim.. Her bakış bana olmalı bana.. Sende çok bencilim kusuruma bakma'dır bazı insanlar.
Ve mümkündür; bir otobüs durağının, bir market girişinin, bir kitap ayracının kıskanılabilmesi..
"Deli misin?" der gibi bakana, "Deli sensin." bakışı.
Bazen dili dönmez ya insanın. Ya da dili tutulur mu derler, öyle bir şey..
Hani konuşamaz ya.. Ne diyeceğini bilemez hani.
Peki 'dil'in bir anlamının da 'gönül' oluşuna ne demeli.
Bana kalırsa kişinin gönlü dolanır, yüreği tutulur da ondan konuşamaz bazen.
Tutulunca 'dil' nasıl konuşsun ki dil.
Kolay değil..
İşte o zaman ara.. Bulabilirsen ara da bul.
Ara..! Konuşacak, konuşabilecek dil ara.
Evet evet,
Bazen ne kadar da önemsiz değil mi dönerci tabelaları.
Restorantların boş masaları, duvarlarındaki ithal resimler; işletmecinin kendi kültürüne ait olmayan, 'özenilen' ve duvara da özenilerek asılmış manzaralar.
Umrumuzda değil; iş ilanları, gazete ekleri, bulmacada boş kalan sütunlar, yapılmamış ödevler, alarmda çalan şarkı..
Hatta ve hatta saat 06:00'da çalan alarm melodisinin "Saat Üç Olmuş" oluşu.. Ne yaman ironi değil mi?
Mühim değil ki bazen;
Sevdiğin şarkıcının hastalanması belki.
Sevdiğin romancının uzun zamandır yazmıyor oluşu.
Yolda yanından geçen birinin şampuanın markasını kokusundan tanımak? Tanımaya çalışmak?
Kaktüsün üzerindeki sahte çiçek?
Altındaki turşu kavanozu kapağı?
O da mühim değil, değil mi?
Hatta bir önceki cümlede 'değil'in iki kez kullanılmış olması da..
Bazı şeyler, bazen..
Evet, bazı önemli şeyler de sıradanlaşabilir, halihazırda sıradan olanlar ise tabiri caizse görmezden gelinir bir hal alırken.
En kalabalık şehirlere gidilmeli belki de.. En büyük metropollere.
Gelen geçen çarpsın, omuzlar acısın..
Ayaklarımıza bassınlar.
Yanan canlarımızı daha yaksınlar.
Yakalarımızdan asılsınlar, gömleğimizin düğmeleri kopsun.
Lüzumlu sayılabilir belki de;
İtilip kakılmak, hafızayı şaşırmak.
Ama her zaman değil,
Bazen..
e.p
24 Aralık 2012 Pazartesi
KAR
Kar..
İri ve seyrek,
Sessiz ve telaşlı..
"Erirsem de eririm." diyecek kadar meraklı.
Kar..
Kaybolmaya değer bir diyar.
Kar..
Usul usul dökülsün.
Günahları örtsün, suçları saklasın,
Erisin, köklerimizi yıkasın.
Parladıkça aydınlatsın yalnızlıkları..
Aydınlatsın bırak..
Acıtsa da acıtsın.
İçimize içimize işlesin bırak.
Kar..
Sanki ben.
Toprağa varmak yarış,
Ve epeyce güç varış.
Ne fark eder, kar toprağı isterken?
Ve acı çok bu yarışta,
Olsun..
Erimek ne hoş, toprak sen oldukça.
Sende olmak bir başka, sende erimek bir başka,
Bu başkalık hep böyle devam ededursun bırak.
Kar..
Bembeyaz,
Parça parça..
Parça parça olmuş yüreklere; deva bir damla.
Yağsın kar, dökülsün;
Avuç avuç, kucak kucak.
Yağsın kar..
Yağsın da aşka boyansın her yer,
Yağsın da aşka doysun her bucak.
(Orhan Pamuk'un aynı adlı eserine ve bu eserde bahsi geçen aynı adlı şiir kitabına atfen)
e.p
İri ve seyrek,
Sessiz ve telaşlı..
"Erirsem de eririm." diyecek kadar meraklı.
Kar..
Kaybolmaya değer bir diyar.
Kar..
Usul usul dökülsün.
Günahları örtsün, suçları saklasın,
Erisin, köklerimizi yıkasın.
Parladıkça aydınlatsın yalnızlıkları..
Aydınlatsın bırak..
Acıtsa da acıtsın.
İçimize içimize işlesin bırak.
Kar..
Sanki ben.
Toprağa varmak yarış,
Ve epeyce güç varış.
Ne fark eder, kar toprağı isterken?
Ve acı çok bu yarışta,
Olsun..
Erimek ne hoş, toprak sen oldukça.
Sende olmak bir başka, sende erimek bir başka,
Bu başkalık hep böyle devam ededursun bırak.
Kar..
Bembeyaz,
Parça parça..
Parça parça olmuş yüreklere; deva bir damla.
Yağsın kar, dökülsün;
Avuç avuç, kucak kucak.
Yağsın kar..
Yağsın da aşka boyansın her yer,
Yağsın da aşka doysun her bucak.
(Orhan Pamuk'un aynı adlı eserine ve bu eserde bahsi geçen aynı adlı şiir kitabına atfen)
e.p
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)