Sevag ismini hatırladınız mı?
‘Sevag’, kulaklarımızın pek aşina olmadığı bir isim; belki de o yüzden hatırlayamadınız.
Ama ben, ben hiç unutamadım ki.
Öğrendiğim andan itibaren aklımdan bir an olsun çıkmadı.
Tanık olmadığım o sahne, gözümde canladı ve bir daha gözümün önünden hiç gitmedi.
"Nasıl olur..?? Nasıılll??" dedim dedim durdum. Akıl sır erdiremedim..
Ama ben, ben hiç unutamadım ki.
Öğrendiğim andan itibaren aklımdan bir an olsun çıkmadı.
Tanık olmadığım o sahne, gözümde canladı ve bir daha gözümün önünden hiç gitmedi.
"Nasıl olur..?? Nasıılll??" dedim dedim durdum. Akıl sır erdiremedim..
Tam bir yıl önce, 24 nisan 2011 tarihinde, Batmanı’ın Kozluk ilçesi Gümüşgörü Jandarma Karakolu'nda; üzerinde askeri kıyafetleriyle, yine kendisiyle aynı kıyafetler içerisinde olan bir kimse tarafından tüfekle vurulmak suretiyle hayatını kaybeden gençti Sevag.
Aynı üniformayı giydiği, aynı bayrak altında nöbet tuttuğu arkadaşının silahından çıkan ‘kaza kurşunu’yla hayata veda, insanlığa sitem etmişti Sevag, "İnsanlık bu mu?" dercesine..
Aynı üniformayı giydiği, aynı bayrak altında nöbet tuttuğu arkadaşının silahından çıkan ‘kaza kurşunu’yla hayata veda, insanlığa sitem etmişti Sevag, "İnsanlık bu mu?" dercesine..
Askeriye mikro seviyede kozmopolit bir yapıya sahiptir(tıpkı üniversiteler gibi). Ülkenin dört bir yanından gençler aynı amaç uğruna bir araya toplanır; İstanbul’dan Ahmet, Ankara’dan Veli, Bursa’dan Ali.. Kürt, Zaza, Çerkes, Laz, Süryani, Alevi, Ermeni, Çingene(ki Çingene vatandaşlarımız haklarıyla alakalı görüşmeler yapmak üzere TBMM’de iken yaptıkları bir açıklamada kendilerine Çingene denmesini tercih ettiklerini söylemişlerdi.) vs.
Nihayetinde amaç aynıdır: Vatan borcu.
Hepsi belli bir yaşa gelince girerler orduya; saçlar üç numara kesilir, aynı yerde yer içerler, aynı yerde yatarlar, aynı renk üniformalar giydirilir.
Kökenler farklı renkte olabilir ama vatanın rengi tektir, vatan borcu aynıdır.
Nihayetinde amaç aynıdır: Vatan borcu.
Hepsi belli bir yaşa gelince girerler orduya; saçlar üç numara kesilir, aynı yerde yer içerler, aynı yerde yatarlar, aynı renk üniformalar giydirilir.
Kökenler farklı renkte olabilir ama vatanın rengi tektir, vatan borcu aynıdır.
Geliniz görünüz ki, kimi zaman bu mozaiğin güzelliğine gölge düşüyor.
Bakınız Sevag örneğine.
Beraberce şafak saydığı arkadaşı tarafından öldürüldü..
Sevag'ın suçu belki de sadece Sevag olmasıydı.
Ve cezası da 'kaza kurşunu'.
Ve fakat biliyor musunuz ki; Sevag’ın annesinin gözyaşları ‘kaza’ değil.. Babasının yüreğine düşen korlar ‘kaza’değil..
Bakınız Sevag örneğine.
Beraberce şafak saydığı arkadaşı tarafından öldürüldü..
Sevag'ın suçu belki de sadece Sevag olmasıydı.
Ve cezası da 'kaza kurşunu'.
Ve fakat biliyor musunuz ki; Sevag’ın annesinin gözyaşları ‘kaza’ değil.. Babasının yüreğine düşen korlar ‘kaza’değil..
Peki ya bu mevzuyu duyan yabancı bir kimsenin konuya bakışı nasıl olacak?
"Adamlar şimdi teker teker öldürüyorlar da doksan altı yıl önce neden yapmamış olsunlar." demezler mi Allah aşkına.
Derler. Çünkü yapılan iş tam olarak perhiz-lahana turşusu karmaşası. "Biz öyle bir şey yapmadık." diyoruz ama şimdi yaptığımız işler bunu yalanlarcasına.
İşte bu tip olaylar yüzünden dışarıdan bakan bir Avrupalı, Amerikan vs. rahatlıkla "Soykırım var." diyebiliyor.
Çünkü duyduğu/gördüğü şeyler bunu doğruluyor.
Ve bu sözüm ona kaza kurşunun, sözde soykırımın sözde yıl dönümüne denk gelmesi de ne yaman bir hal.
Bizimki tetiğe basıyor ve bizi hassas noktamızdan vurmak için tetikte bekleyenlerin ekmeğine yağ sürüyor adeta.
Hem öyle ya; bu kimse sadece Sevag’ı değil bütün Ermeni halkını, bütün dünya alemini kurşunlamıştır belki de.
"Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur."
Sevag’ın suçu yoktu, masumdu.. İsmi hariç ordudaki diğer askerlerden bir farkı yoktu.
O da ‘"En büyük asker bizim asker."di ve diğerleri ne kadar hak ediyorsa o kadar hak ediyordu ‘kaza kuşunu’nu..
Demem o ki ne Sevag ne de bir başka asker..
"Adamlar şimdi teker teker öldürüyorlar da doksan altı yıl önce neden yapmamış olsunlar." demezler mi Allah aşkına.
Derler. Çünkü yapılan iş tam olarak perhiz-lahana turşusu karmaşası. "Biz öyle bir şey yapmadık." diyoruz ama şimdi yaptığımız işler bunu yalanlarcasına.
İşte bu tip olaylar yüzünden dışarıdan bakan bir Avrupalı, Amerikan vs. rahatlıkla "Soykırım var." diyebiliyor.
Çünkü duyduğu/gördüğü şeyler bunu doğruluyor.
Ve bu sözüm ona kaza kurşunun, sözde soykırımın sözde yıl dönümüne denk gelmesi de ne yaman bir hal.
Bizimki tetiğe basıyor ve bizi hassas noktamızdan vurmak için tetikte bekleyenlerin ekmeğine yağ sürüyor adeta.
Hem öyle ya; bu kimse sadece Sevag’ı değil bütün Ermeni halkını, bütün dünya alemini kurşunlamıştır belki de.
"Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur."
Sevag’ın suçu yoktu, masumdu.. İsmi hariç ordudaki diğer askerlerden bir farkı yoktu.
O da ‘"En büyük asker bizim asker."di ve diğerleri ne kadar hak ediyorsa o kadar hak ediyordu ‘kaza kuşunu’nu..
Demem o ki ne Sevag ne de bir başka asker..
Şunu iyi bilelim..
Tarihte yaşanmış ya da yaşandığı iddia edilen olaylardan kaynaklanan sorunlardan ötürü, halkları veya kişileri hedef almak son derece saçmadır.
Eğer Ermenilerle alakalı bir sorun varsa, bizim Ermenistan devletiyle sıkıntımız var demektir. Agop’un, Sevag’ın suçu ne ki? Agopla, Sevagla kardeş olmamamız için bir neden yoktur ortada. Eğer tarihte Yunanlılarla aramızda sorunlu dönemler yaşanmışsa, bugün bu durumdan Yunan halkını sorumlu tutamaz, saldıramayız.
Dedelerinden ötürü, yüz yıl önceki Yunan hükümetinin tutumundan ötürü Kirgiyakis’i sorumlu tutamayız, ona düşmanlık besleyemeyiz. Tasos(Danimarka'da tanıştığım ve pek sevdiğim dostlarımdan biri. Birbirimize 'Kardeşim' ya da 'Komşu' diye hitap ederdik) ile kardeş olmamamız için bir sebep yoktur.
İsrail’i ve politikasını sevmiyorsak, İsraille zorumuz var demektir. İsrail halkına karşı hakaret ve küfürde bulunamayız, sorunların sorumlusu olarak halkı/kişileri göremeyiz ve Ellie(yıllar önce tanıştığım İsrailli bir turist) ile kardeş olmamamız için hiç bir neden yoktur.
Diplomatik sorunlar devletler arasında olur ve siyasilerce çözülmesi gerekir.
Devletlere, hükümetlere olan kızgınlık(veya düşmanlık) o ülkenin insanlarına karşı olmamalıdır.
Tarihte yaşanmış ya da yaşandığı iddia edilen olaylardan kaynaklanan sorunlardan ötürü, halkları veya kişileri hedef almak son derece saçmadır.
Eğer Ermenilerle alakalı bir sorun varsa, bizim Ermenistan devletiyle sıkıntımız var demektir. Agop’un, Sevag’ın suçu ne ki? Agopla, Sevagla kardeş olmamamız için bir neden yoktur ortada. Eğer tarihte Yunanlılarla aramızda sorunlu dönemler yaşanmışsa, bugün bu durumdan Yunan halkını sorumlu tutamaz, saldıramayız.
Dedelerinden ötürü, yüz yıl önceki Yunan hükümetinin tutumundan ötürü Kirgiyakis’i sorumlu tutamayız, ona düşmanlık besleyemeyiz. Tasos(Danimarka'da tanıştığım ve pek sevdiğim dostlarımdan biri. Birbirimize 'Kardeşim' ya da 'Komşu' diye hitap ederdik) ile kardeş olmamamız için bir sebep yoktur.
İsrail’i ve politikasını sevmiyorsak, İsraille zorumuz var demektir. İsrail halkına karşı hakaret ve küfürde bulunamayız, sorunların sorumlusu olarak halkı/kişileri göremeyiz ve Ellie(yıllar önce tanıştığım İsrailli bir turist) ile kardeş olmamamız için hiç bir neden yoktur.
Diplomatik sorunlar devletler arasında olur ve siyasilerce çözülmesi gerekir.
Devletlere, hükümetlere olan kızgınlık(veya düşmanlık) o ülkenin insanlarına karşı olmamalıdır.
Ne oldu bizim kültürümüze?
Hani hoşgörümüze ne oldu? Dinimizin öğretilerine ne oldu?
Atalarımızın söylediklerine; Mevlana’nın felsefesine, Yunus’un öğütlerine ne oldu?
Hani ya Osmanlıyı asırlarca yaşatan anlayışa ne oldu?
Bizi biz yapan, bu toprakları yaşanabilir yapan; bu mozaikten duyduğumuz zevk, farklılıklara karşı hoşgörülü tutumumuz; farklılıkları fark değil, ayrı ayrı birer renk, birer değer olarak görmemiz değil midir?
Eğer Sevag, aynı bölük içerisindeki başka bir asker tarafından öldürülebiliyorsa, bir papaz vali tarafından protokol dışına atılıyorsa, Türk bir futbolcu ırkçılık yapıyor, "Pis zenci" diyebiliyorsa, şarkı yarışmasına katılıp ülkemizi temsil edecek sanatçıya "Yahudi misin?" diye soruluyorsa(Can Bonomo’ya, konuk olduğu programda), demek ki rotadan şaşmışız biraz biraz.
Demek ki yanlış giden, değişen bir şeyler var.
Kaybettiğimiz şeyler var. Eğer kaybediyorsak bu değerlerimizi, geriye ne kaldı Allah aşkına..
Peki ya şimdi hepimiz Sevag mıyız?
Dink cinayetinden sonra kopan yayagarayı hepimiz hatırlarız. Ellerde pankartlar, pankartlarda protester yazılar; "Hepimiz Ermeniyiz.", "Hepimiz Hrant’ız." gibi.
Şimdi de 'hepimiz’ciler ve olmayanlar diye ayrılır mıyız?
Hepiniz Sevag mıyız, değil miyiz onu bilemem.
Ama benim, tetiğe basanın safında olmadığım kesin(ki o taraftayım diyen de katil sayılır kanımca).
Ben kim veya ne miyim?
Sevag’ın bedeninden dökülen kan damlası, annesinin gözünden akan gözyaşıyım. Babasının yüreğine düşen kor parçasıyım..
O ‘eli silah tutan’ lütfen karşıma çıkmasın ne olur(olur mu olur çat diye çıkıverir önüne. Serbest bırakıldı çünkü, suçsuz bulundu. ‘Kaza kurşunu’ ya). Kaldıramam.
Hani hoşgörümüze ne oldu? Dinimizin öğretilerine ne oldu?
Atalarımızın söylediklerine; Mevlana’nın felsefesine, Yunus’un öğütlerine ne oldu?
Hani ya Osmanlıyı asırlarca yaşatan anlayışa ne oldu?
Bizi biz yapan, bu toprakları yaşanabilir yapan; bu mozaikten duyduğumuz zevk, farklılıklara karşı hoşgörülü tutumumuz; farklılıkları fark değil, ayrı ayrı birer renk, birer değer olarak görmemiz değil midir?
Eğer Sevag, aynı bölük içerisindeki başka bir asker tarafından öldürülebiliyorsa, bir papaz vali tarafından protokol dışına atılıyorsa, Türk bir futbolcu ırkçılık yapıyor, "Pis zenci" diyebiliyorsa, şarkı yarışmasına katılıp ülkemizi temsil edecek sanatçıya "Yahudi misin?" diye soruluyorsa(Can Bonomo’ya, konuk olduğu programda), demek ki rotadan şaşmışız biraz biraz.
Demek ki yanlış giden, değişen bir şeyler var.
Kaybettiğimiz şeyler var. Eğer kaybediyorsak bu değerlerimizi, geriye ne kaldı Allah aşkına..
Peki ya şimdi hepimiz Sevag mıyız?
Dink cinayetinden sonra kopan yayagarayı hepimiz hatırlarız. Ellerde pankartlar, pankartlarda protester yazılar; "Hepimiz Ermeniyiz.", "Hepimiz Hrant’ız." gibi.
Şimdi de 'hepimiz’ciler ve olmayanlar diye ayrılır mıyız?
Hepiniz Sevag mıyız, değil miyiz onu bilemem.
Ama benim, tetiğe basanın safında olmadığım kesin(ki o taraftayım diyen de katil sayılır kanımca).
Ben kim veya ne miyim?
Sevag’ın bedeninden dökülen kan damlası, annesinin gözünden akan gözyaşıyım. Babasının yüreğine düşen kor parçasıyım..
O ‘eli silah tutan’ lütfen karşıma çıkmasın ne olur(olur mu olur çat diye çıkıverir önüne. Serbest bırakıldı çünkü, suçsuz bulundu. ‘Kaza kurşunu’ ya). Kaldıramam.
Ve sessiz kalanlar da; "Ben görmedim, ben bilmedim"ciler de, "Kaza oldu kaza.. Tüh tüh vah vah.. Bak gördün mü aksilik işte"ciler de çıkmasınlar karşıma ne olur.
Örtbas edenler, pis elleriyle olayın üstüne kül atanlar, çıkmasınlar karşıma ne olur..
İnsanlığımdan utanırım.
Ki onların gözlerinden irin damlar, tırnaklarından günah dökülür, pis vücutları adilik kokar. Tiksinirim.
Örtbas edenler, pis elleriyle olayın üstüne kül atanlar, çıkmasınlar karşıma ne olur..
İnsanlığımdan utanırım.
Ki onların gözlerinden irin damlar, tırnaklarından günah dökülür, pis vücutları adilik kokar. Tiksinirim.
En büyük asker bizim asker, hepsi de bizim asker.
e.p