12 Nisan 2012 Perşembe

Mutluluk

"Ben hiç günah yapmadım." diyordu kızcağız Meryem, Abdullah Oğuz’un, aynı adlı(Mutluluk) Zülfü Livaneli romanından uyarlama filminde, korkak, masum bir ifadeyle.
Günah yapmayan biri mutluluğu hak ediyordu.
‘Günah yapmadım’ diyordu Meyrem, "Günah işlemedim." ya da "Günaha girmedim." yerine.. "Daha cümle içinde nasıl kullanılacağını bilmiyor, nasıl günaha girsin bu kızcağız?" demeye çalışıyor ve başarıyordu yönetmen.
Günaha girmemiş olmak mutlu olabilmek için iyi bir sebepti..

Meryem tecavüze uğramıştı. Bedeni üzerinden günaha girilmişti ama o günaha girmemişti, masumdu. Günah işlememek (ya da ‘günah yapmamak’) mutluluktu.
Masumdu, mutlu olmaya hakkı, her şeye rağmen mutlu olmaya umudu vardı. Günah yapmayanlar iyi, yapanlar kötüydü. Günah yapmayanlar mutlu olmalı, yapanlar olmamalıydı. Günah yapmamak mutluluğu hak etmekti.

Göreceliğin tam manasıyla vuku  bulduğu bir kavramdır mutluluk. Öyle değişkendir ki.. Öyle şekillere girer ki akıl sır ermez doğrusu. Kişiden kişiye, zamandan zamana, yerden yere değişir de değişir. Türk Dil Kurumu’nun, 'Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan doğan kıvanç durumu' olarak tanımladığına bakmayın. Belirli bir tanımı yoktur aslında onun, olmamalıdır da. Herkes kendi mutluluk tarifini kendisi yapar. Herkes mutluluğu kendi bildiği gibi tanımlar.

Mutluluk bir amaç mıdır yoksa araç mı? Manevi değerlere mi bağlıdır yoksa maddi şeylere mi? İnsandan insana değişiyor. Yerden yere, zamandan zamana, durumdan duruma.
Kimisi mutlu olabilmek için büyük şeyler peşinde koşuyor, kimisi ufak şeylerle mutlu olabiliyor. Mutluluğu çok uzaklarında değil hemen yakınında bulabiliyor. Kimisi ise burnun  dibindeki mutluluğu göremeyip kendini harap, ömrüne yazık ediyor..

Kimisi başkalarının mutluluğuyla mutlu olup üzüntüleriyle üzülürken, kimisi ise başkalarının mutsuzluklarında arıyor/buluyor mutluluğu. Ezmekten, ezilenleri izlemekten mutluluk ve haz duyuyor. Taraflardan biri  olmasa dahi yenilenin yenilişi haz veriyor(ki yanlış).
Ve kimileri mutlu olmayı o kadar büyük görüyor, o kadar imkansızlaştırıyor, o kadar uzağa konuşlandırıyor ki; beyhude çabalıyor, çabalıyor da yine de elde etmeyi beceremiyor. Çünkü ulaşılması zor değil eğer ki gidilecek yol ve nasıl gidileceği biliniyorsa. Küçük şeyleri dert etmektense küçük şeylerle mutlu olabilmekte marifet oysa.. "Ufak şeyleri dert etmeyin."
Yolda yanından geçen insanlar gülüyorsa mutlu olabilir insan. Şeker yiyen bir çocuğun yüzündeki hazzı gördüğünde de. İğrenmeden, çekinmeden bir köpeğin, kedinin, tavşanın (aşkımdır Aziz Juso) sırtını okşayabilen insan mutludur/olabilir/olmalıdır(hak eder).

Tamam, hayat her zaman herkese eşit davranıyor. Her zaman herkese gülmüyor ve gülmediği gibi şakadan da anlamıyor. Somurtuyor insana. Üzül/ezil istiyor. Zor sınavlara tabi tutuyor, sabrını, baş edebilip edemeyeceğini ölçüyor.  ‘Bakalım şimdi ne yapacaksın’ diyor ve saldırıyor. Ve bütün bunlara rağmen, tüm olumsuzluklara rağmen, gülebilen, mutlu olmayı başarabilenler yok mu.. İşte onlar tamamdır, olmuştur. Onlar sevilir, sevilesidir, sevilmelidir. Onlardan öğrenilecek çok şeyler vardır. Öğrenilmelidir, taraflarınca öğretilmelidir. Zira, hayat bacaklarına sopalarla vururken ayakta durabilmek, kaşlarını çatmış bakıyorken gülebilmek, "Ciddi ol, üzgün kal, somurt.." derken, ona doğru dil çıkartabilmek; ciddiye almamak, alaycı kalabilmek meziyet ister. Kişilerden kişilere aktarılması ihtiyaçtır. Var olsunlar işte bunu yapabilenler. En güzel şeyleri hak ediyor onlar; en güzel kelebekler omuzlarına konsun. Pembe bisikletleri olsun.

Ve bilindiği üzere mutluluk paylaşıldıkça çoğalan bir şeydir de. Irkıyla müsemma beyaz yüzlü, Beyaz Rus bir arkadaşımın sosyal medyada paylaştığı bir sözü hatırlıyorum(Türkçeleştirerek); "Eğer mutluysan, bunu yüz ifadene de söyle.." Harikulade.. Haarikılade..!
Demek istiyor ki; mutlu olduğunda, belli et mutluluğunu, insanlarla paylaş ki senin mutluluğunla onlar da mutlu olsun. Başkalarına da hayrın dokunsun(mutluluk bencillere yakışmaz zira). Evet evet, madem ki mutluluk, madem ki gülmek/gülüşmek, sevmek/sevişmek paylaşıldıkça çoğalıyor ne diye paylaşmıyoruz, paylaşalım. İşte bunu yapanlar da yok mu.. En güzel şeyleri hak ediyor onlar; en güzel kuşlar ellerinden yesin en güzel yemi.. Kırmızı pabuçları olsun.

Mutluluk güzel şeydir, mutlu kalın.

e.p
              

1 yorum:

  1. " mutluluk bencillere yakışmıaz zira" buradan yeni bir yazı çıkar bence. Yazındaki en beğendiğim culme.

    YanıtlaSil