-Emre Pehlivanla mı görüşüyorum ?
-Evet.
-Vizeniz elçilikten geldi alabilirsiniz..
Hani filmlerde şöyle mevzular geçer ya; 'ilk uçakla bilmem nereye gidiciiim'.. aynen o misal atladım ilk otobüse, doğru Anakra.
Ve otobüsün arka tarafında yine bir Rus-Gürcü kitlesi hakimiyet kurmuştu..
Ben de uyumaya çalıştım malum oruç, malum yorgunluk ve malum bitkinlik..
Ve uyandığımda iftar için mola verdik. O kadar hararetliydm ki iner inmez dondurma dolapları ilişti gözüme ve kendimi atıverdim hemen oraya..
E psikoloji dersinde öğrenmiştik ya 'Algida' seçicilik diye. İşte tam olarak buydu.
İlerleyen saatlerde, şiirde bahsedilen 'Sadece bilmek zorunda olanların bildiği bir yol üstü' dinlenme tesisinde hayatımdaki en rezil sahurlardan birini yaptım ve bir dünya da para saydım, e olsun..
Ve nihayet sabahın ilk ışıklarıla vardım Ankara’ya..
Aşti’de buluşunca gençlerle dooğruca gittik 'Danish Visa'ya.
Sonunda elimize geçmişti, gecerlilik kazanmış pasaportlarımız.
Oradan da yolaldık doğruca Afyon’a.
E sıcak kıyamet tabi bu arada..'sıcak kıyamet'
Enteresan olarak, Afyon'da çok kısa sürmesi gereken işlerimiz gerçekten de çok kısa sürdü.
Oysa biz alışmıştık bir imza için iki gün beklemeye
Neyse imzalayınca anlaşmayı indik çarşıya..
Yahu pek de özlemişim canım Afyon’u, caddelerini, binalarını...toz toprak havasını, insanın kafasını kaynatan sıcağını, turexçi-dolmuşçu kavgasını.
Bina deyince, yahu yıkmışlar belediye tiyatrosunu be. Tüm sanatseverlere duyrulur ;)
Gerçi iftar çadırı kurmuşlar ya, o da iyi. İçinde bir de Karagöz oynasa al sana tiyatro işte.
hem seyirci de var.. Yoksa normalde ‘seyirci ne arar la tiyatroda’
Ve sigortacımız Saniye Hanım'a teslim ettim teşekkür manasında hediyelik çayını.
E hani Sinem'in belgeleri okulda kalmıştı. Hani biz ordaydık, hani birden panikledik, hani yardımcı olmuştu bize.. He onun için işte..
Yavaş yavaş akşam olurken attım kendimi Şömine'ye, dedim bir iftarla vefa borcumu ödeyim, bir veda yemeği yiyeyim şurda. Bir sürpriz de orda yaşadım. Aa ne göreyim?? Yenilemiş şömine mobilyaları, çok da güzel olmuş yani. Sevindim. Afyon’da bir Çıtır Simit'i bir de şömineyi özlemişim zaten..
İftarım da müthişti bu arada. Yalnızdım ama tam bir veda yemeği oldu. Dönüşte görüşmek üzere..
Ve batarken güneş ardında tepelerin gitme vakti gelir teletabilerin.. Akşam dokuzda binerken otobüsüme, Afyon’dan ilk kez bu hoş duygularla ayrılıyordum.. Yaşlanıyor muyum ne ;) Hafiften keyifliydim vesselam, planı harfiyen uygulayabildiğimz için.
Sonuç olarak imzaladık anlaşmamızı, vizemizi de aldık, o da cepte. Artık bekle bizi Danimarka. Ne deyim
20 ağustos 2010
e.p
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder