Bu şehir gayet kalabalık, adam deryasıdır. Etrafı mamur köylerdir.
Halkının yüzleri sarımtıraktır. Çünkü bu diyar afyon diyarıdır.
Diyor Evliya Çelebi Afyon için..
Benim tepkim ise şöyleydi, kaleden panoramik bir bakış atıyorken
manzaraya; “Beş yılımı geçireceğim yer burası mı Allah aşkına?” Çoğumuz buna
benzer sözlerle başladık Afyon macerasına kabul edelim. Ama başta ben, ve
hepimiz de gözden kaçırmışız en önemli şeyi.. Oysa Seyyah-ı Alem daha ilk
cümlesinde altını çiziyordu:
İnsan..
Öyle ya; bir şehrin coğrafi özellikleri, iklimi sana göre olmayabilir.
Mimarisini, yapılaşmasını sevemeyebilirsin. Ama insanlarını sevmemek ya da
sevememek gibi bir durum olamaz. İnsanı sevememek diye bir şey olamaz.. Dünyayı
güzel kılan asıl etkendir insan. İnsanları seversen her şeyi seversin; dünyayı
da şehirleri de..
Kaleden bakarken hesaba katmamışım bunu, acemiliğime verilsin. Olması
gerektiği üzere, zaman bunun acısını çıkarttı benden. Dersimi verdi.
Tokatlarını peşi sıra indirdi yeri geldikçe.. Her yeni gün, her yeni birini
bildikçe.
Hazırlık sınıfında başladık ya elimizdeki keseleri doldurmaya; her yeni
gün, her yeni sınıfta yeni kişiler koyduk keselerimize. Doldurdukça doldurduk.
Zenginleştikçe zenginleştik günden güne. Bu yürekler ne kadar geniş.. Bu
keselerin dibi yok. Doldur doldurabildiğin kadar..
Ve nihayet başladık ya birinci sınıfa.. İşte uzun bir süre
konaklayacağımız bir liman. Koca dört yıl geçecek bu soğuk beton kütleler
arasında; ama onca insanın da sıcaklığı arasında. Gel de heyecanlanma. Gel de
sevinme.. Onlarca yeni insan yahu; onlarca yeni kimse bileceksin.. Onlarca yeni
tat, onlarca yeni renk.. Kocaman bir gökkuşağının içindesin. Kim bilir neler
yaşayacaksın. Kim bilir neler paylaşacaksın. Bitmez bu dört yıl. Bitmesin de
zaten. Koca dört yıl; sonu gelmez.
Ama o da nesi.. Bitmiş bile. Uyuduk uyanamadık olmuşuz göz göre göre.
Bir hışımla geçivermiş de durduramamışız zamanı. Yaşadığımız onca anı, tonlarca
hikaye kar kalmış yanımıza. Asıl kazancımız ise; o hazırlık sınıfında
doldurmaya başladığımız keseler. Tepeleme doldular şimdi. Keselerin ağzını
bağlayıp cebimize koyma zamanı geldi.. Evet, bu hikayenin gerçekten de sonuna
geldik. Şükür ki güzel bir hikaye yaşadık; onlarca baş karakterle aynı yerde,
aynı anda.
Notlarım arasında rastladığım üç beş satıra yer vermek istiyorum, durumu
özetleyen.. Şöyle diyor acemi şair:
Nasıl d a geçmiş zaman,
Farkına varmadan..
Tam beş yıl bu şehirde;
İlk gün daha dün gibi..
Üzülsek de sızlasak da,
Ayrılık çok yakında,
Her şey açıkta gün gibi..
Üzülsek de sızlasak da,
Yollar ayrılıyor yakında..
Vedanın rengi hüzün gibi.
Bu veda..
Her veda gibi olmasın;
Mesafeler dostluğa engel olmasın.
Bu veda..
Her veda gibi olmasın;
Bu güzel hikaye yarım kalmasın..
Ayrılığa içerlemiş besbelli.. Güftesinin
ismine 'Veda' demiş.. Kolay değil ya yıllarını paylaştığın insanlardan
ayrılmak. Bırakın içerlesin..
Orta Asya Türkleri, savaş esnasında arkadan
gelecek saldırılara önlem amaçlı sırtlarını büyük taşlara yaslarlarmış. Böylece
arkalarından gelecek tehlikelere karşı kendilerini güvende hissederlermiş.
Yaslandıkları taşa da 'arka-taş' denirmiş. Arkadaş kelimesi
de, bu timsal ve isimden türeyerek oluşmuş..
Allah
kimseyi yalnızlıkla imtihan etmesin.
Allah
kimseyi arkataşsız bırakmasın..
Evet.. Affan Dede'ye para saysak da satmayacak bize çocukluğumuzu..
Evet.. Affan Dede'ye para saysak da satmayacak bize çocukluğumuzu..
Yaşadık
bitti. Geçmiş geçmişte kaldı. Ama neyse ki gelecek yaşanmadı henüz.
Her
şey elimizde.. "Keşke"siz, "Yazık oldu."suz bir gelecek inşaa
etmek; yarınları güzel renklere boyamak, en güzel çiçek bahçelerine çevirmek
elimizde..
Yolumuz
ve bahtımız açık olsun sevgili arkataşlar.
Kırmızı
pabuçlarımız olsun. Güzellikler bizimle olsun..
"Ilık
bir çayın da hatırı olmalı bir yerlerde; ve en az 20 yıldan başlamalı
bence."
-Kübra Dağ-
e.p
Yüreğine sağlık kardeş...
YanıtlaSilTeşekkür ederim abicim..
YanıtlaSil