Pembe idiler..
Giymeye kıyılmaz idiler.
“Toz dahi değmesin.” dedik.
Dedik de acımadık;
Çamura, batağa daldık..
O pis çamurdan, bataktan tat aldık..
Pisliğe bulandık..
Bulandıkça tat aldık?
Pembe pabuçlarımızı sattık..
Hakikati yazsın diye idiler..
Hakkı müdafaa etsin diye idiler..
“Batılı defedelim.” dedik
Dedik de batıla kandık..
Kağıdı, mürekkebi, kalemi;
Kalem tutan parmaklarımızı,
Parmak uçlarımızı sattık..
Mahrem idiler,
Gönle serinlik,
Yaraya merhem idiler..
"Sakın... Sakın bir
başkası görmesin." dedik.
"Rengini bir başkası
bilmesin." dedik.
Dedik de satılığa çıkardık;
'Saç' dedik, saçıldık..
Saçlarımızı sattık.
Bugün saçlarımızı sattık..
Peki yarın?
Parsel parsel ‘satılmış ruhlar’ın;
Kulakları zangır zangır çınlasın..
Kimilerine ne de yakışırdı;
Kafa kağıdının isim kısmında,
'Satılık' yazıyor olsaydı.
İki elimi birden yukarıya kaldırdım..
Benim bu aymazlığa,
Benim bu vurdumduymazlığa itirazım
var..
Benim bu bayağılığa;
Basbayağı tepemden tırnağıma, tüm
hücrelerimle itirazım var..
Kusuruma bakılmasın..
He, dayak yerim belki ama; e bir
tokat da ben vururum hiç olmazsa, ne olacak yani..
Nefi’nin kellesi hicviyeden gitti,
bildim..
Aha benim kelle de burada,
Buyursun buradan vursunlar..
Bu kalem hak yazdı, gayrı da hak
yazar..
İşte o kadar..
Üç beş paradan fazla etmediklerinden
kelli, israftan kaçtık; üç beş satırda, parsel parsel satılmış ruhları yazdık..
Eylemi gerçekleştirdin ya da
gerçekleştirmedin; mesele bu değil.
Bir adamı bıçaklamamış olabilirsin;
Ama bu düşünce içinde olmak da
yeteri derecede korkunç bir şeydir ya işte..
İşte aynen öyle..
Ve pek tabi bir düstur olarak; koca
kasadaki elmaların tamamını gömmedik..
Sağlamları, temizleri itina ile
tenzih ettik..
Bu sözler; çürümüş, kokuşmuş
olanlara..
Çürümeye, kokuşmaya yüz tutmuş
olanlara..
Hoş gerçi “Alışmış kudurmuştan
beterdir.”den hareketle; şaşmamak gerek belki de, günaha elini kaptırmış olanın
başını da kaptırma ihtimaline..
‘Başını da kaptırmak’ sıradan bir
işe döndüyse demek ki..
Yook, sakın ola; kimsecikler bu hal
üzerine, bu halin düşüncesi üzerine benim karşıma çıkmasın..
Zaten dünya tutmuş, midem bulanıyor;
daha da bulanmasın..
Nasıl ki soyulmuş elma iki günde
çürür..
Nasıl ki çürük elma mideye dokunur..
İşte aynen öyle..
Denebilir ki şimdi bana: “Sen bizi
anlamadın.”
Yook; ben anlayacağımı anladım..
Ve halihazırda anladığımı
anlatıyorum ya zaten..
Ve pek tabi; bu bir mukaddime..
Bildiğim daha neler neler var..
Sivilce patladı bir kere; daha çok
irin akar..
Bu hamur daha çok su götürür
vesselam;
Konuşacağım daha çok mesele var.
Yook haşa, kral değil;
Kralcılar çıplak..
Çırılçıplak
e.p
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder