19 Şubat 2014 Çarşamba

Satılık

Pembe idiler..
Giymeye kıyılmaz idiler.
“Toz dahi değmesin.”  dedik.
Dedik de acımadık;
Çamura, batağa daldık..
O pis çamurdan, bataktan tat aldık..
Pisliğe bulandık..
Bulandıkça tat aldık?
Pembe pabuçlarımızı sattık..

Hakikati yazsın diye idiler..
Hakkı müdafaa etsin diye idiler..
“Batılı defedelim.” dedik
Dedik de batıla kandık..
Kağıdı, mürekkebi, kalemi;
Kalem tutan parmaklarımızı,
Parmak uçlarımızı sattık..

Mahrem idiler,
Gönle serinlik,
Yaraya merhem idiler..
"Sakın...  Sakın bir başkası görmesin." dedik.
"Rengini bir başkası bilmesin." dedik.
Dedik de satılığa çıkardık;
'Saç' dedik, saçıldık..
Saçlarımızı sattık.

Bugün saçlarımızı sattık..
Peki yarın?
Parsel parsel ‘satılmış ruhlar’ın;
Kulakları zangır zangır çınlasın..

Kimilerine ne de yakışırdı;
Kafa kağıdının isim kısmında,
'Satılık' yazıyor olsaydı.


İki elimi birden yukarıya kaldırdım..
Benim bu aymazlığa,
Benim bu vurdumduymazlığa itirazım var..
Benim bu bayağılığa;
Basbayağı tepemden tırnağıma, tüm hücrelerimle itirazım var..
Kusuruma bakılmasın..
He, dayak yerim belki ama; e bir tokat da ben vururum hiç olmazsa, ne olacak yani..
Nefi’nin kellesi hicviyeden gitti, bildim..
Aha benim kelle de burada,
Buyursun buradan vursunlar..
Bu kalem hak yazdı, gayrı da hak yazar..
İşte o kadar..
Üç beş paradan fazla etmediklerinden kelli, israftan kaçtık; üç beş satırda, parsel parsel satılmış ruhları yazdık..

Eylemi gerçekleştirdin ya da gerçekleştirmedin; mesele bu değil.
Bir adamı bıçaklamamış olabilirsin;
Ama bu düşünce içinde olmak da yeteri derecede korkunç bir şeydir ya işte..
İşte aynen öyle..
Ve pek tabi bir düstur olarak; koca kasadaki elmaların tamamını gömmedik..
Sağlamları, temizleri itina ile tenzih ettik..
Bu sözler; çürümüş, kokuşmuş olanlara..
Çürümeye, kokuşmaya yüz tutmuş olanlara..
Hoş gerçi “Alışmış kudurmuştan beterdir.”den hareketle; şaşmamak gerek belki de, günaha elini kaptırmış olanın başını da kaptırma ihtimaline..
‘Başını da kaptırmak’ sıradan bir işe döndüyse demek ki..
Yook, sakın ola; kimsecikler bu hal üzerine, bu halin düşüncesi üzerine benim karşıma çıkmasın..
Zaten dünya tutmuş, midem bulanıyor; daha da bulanmasın..
Nasıl ki soyulmuş elma iki günde çürür..
Nasıl ki çürük elma mideye dokunur..
İşte aynen öyle..
Denebilir ki şimdi bana: “Sen bizi anlamadın.”
Yook; ben anlayacağımı anladım..
Ve halihazırda anladığımı anlatıyorum ya zaten..
Ve pek tabi; bu bir mukaddime..
Bildiğim daha neler neler var..
Sivilce patladı bir kere; daha çok irin akar..
Bu hamur daha çok su götürür vesselam;
Konuşacağım daha çok mesele var.

Yook haşa, kral değil;
Kralcılar çıplak..
Çırılçıplak

e.p



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder